Üniversite zamanında elime aldığım fotoğraf makinamı belli
zamanlarda teknoloji sebebiyle yenilemek zorunda kalmış olsam da yanımdan hiç ayrılmadan benimle birlikte bugünlere geldi. Öyle ki, boynumda asılı durduğu bir gün “biraz da sosyallik”
diyerek kapısından içerisine girdiğim, Türkiye’nin en köklü fotoğraf
derneklerinden, 35 yıllık KASK’ta (Kocaeli Fotoğraf Sanatı Derneği – www.kask.org.tr) bugün dernek başkanlığı
görevini yürütüyor olmama da vesile oldu. Bununla birlikte, TFSF (Türkiye
Fotoğraf Sanatı Federasyonu – www.tfsf.org.tr)
delegesiyim. Kişisel çalışmalarımı günlük hayattan ve sokaktan fotoğraflar,
meyhaneler üzerinde yoğunlaştırdım. Bu çalışmalar beni farklı türden arayış ve
uygulamalara itmeye başladı.
Yürüyüş ve gezilere ciddi anlamda üniversite yıllarımda başladım.
Aslında tüm bu gezip görmelerimin en büyük eksikliği paylaşmaktı. Evet artık
internet ve sosyal alemde bunlar çok kolay ancak bugün bile detaylı kişisel
paylaşımlar yeterli sayıda değil.
Bunu bir eksiklik olarak görmeden tamamen keyfine ama
yürüyeceklere yol göstermeyi ihmal etmeden, fazla bilmişlik yapmadan, kadim
dostum Mehmet ile zararın neresinden dönersek kardır diyerek paylaşıma Likya
Yolu’ndan başladık. Öncesinde birkaç kez farklı bölgelerine uzun süreli gittiğimiz
Kaçkarlar, uzun bir Doğu Anadolu turu, bisiklet turları gibi aramızda anlatılması
hala keyif verebilen uzun yollarımız da oldu ancak birçoğumuzun yaptığı gibi
beynimizin tozlu rafları arasında hoş bir anı olarak kaldı.
Likya Yolu’nu özel sektörde çalışmanın verdiği kısıtlı izinler ama
daha önemlisi sindire sindire yürüyebilmek için 4 senede tamamladık. Ancak
tamamlarken detaylı ve -sürükleyicilik sağlayabilmesi için- anlatım tekniği
kitaplardakinden biraz farklı bir “Likya Yolu Güncesi” ortaya çıktı.
Günce büyüdükçe, yeni yazılar eklendikçe daha önemlisi paylaştıkça
arkadaşlıklar ve ilginç fikirler gelmeye başladı. Bunlardan bizi en teşvik
edeni, güncemizin ingilizce ve basılı (sadeleştirilerek) rehber kitap haline
getirilmesi, son yıllarda popülerliği ve sayısının giderek arttığı kültür
rotalarının da yürünerek bu şekilde bir günce olarak paylaşılması için davet ve
öneriler almaya başlamamız oldu.
Hepsine yetişmek zor. Evet bugünlerde iş-güç ve yürüyüşlerden
fırsat buldukça ingilizce sitemizi hazırlamaya devam ediyoruz (www.lycianway.co.uk - www.lycianway.org). Yürüyeceklere yürüyüş
öncesi yolları ve zorlukları anlatarak, hatta zaman zaman da onlarla yürüyerek kendimizi
doğadan kopartmamaya çalışıyoruz. Halen özel tur programları üzerinde de
çalışmaktayız.
Boş durmuyoruz. Yürüdük, paylaştık diye övünmüyoruz. Dolayısıyla St. Nicholas Yolu ve St. Paul Yolu'na da başladık. Paylaşımlar gelecek çok yakında. Zaman, sağlık ve ömür yettikçe daha çok plan proje var kafalarda.
Kocaeli’de yaşadığım ve yaşadığım yerlerin de benzer yürüyüş
imkanlarına sahip olması sebebiyle Kocaeli ve Sakarya Orman Bölge Müdürlüğü ile
benzer bir yürüyüş projesini Samanlı Dağları üzerinde hayata geçirmek için
çalışmalara başladım. Kendileri ile yaptığımız görüşmelerde desteklerini alarak
parkurları haritalar üzerinde belirlemeye çalışıyoruz. Ardından işin uygulama
kısmında işaretleme ve tabela çalışmalarına geçeceğiz. Bu bölgelerin parkurları
İstanbul ve civar şehirlerden gelen birçok doğaseveri yaz/kış ağırlıyor. Bu
türlü bir rotanın buralarda olmaması ciddi bir eksiklik.
Bu kadar yazıyı neden mi yazdım? Amacımız nedir? Burada en önemli
amaç (blog ve güncelerin ortaya çıkışının temeli) insanları sadece okumadan ve
fotoğraflara bakmadan alternatif turizime teşvik etmek. Bunda da çok başarılı
olduk. Güncemiz bir çok insanı yaşına ve kondüsyonuna bakmadan teşvik ederek
yollara düşürdü.